14 Haziran 2009 Pazar

Balıklar ve Karıncalar


“Akıntılı sularda karıncaları yiyen balıklara rastlarsınız ve Sular çekildiğinde balıkları yiyen karıncalara.”

Roller öylesine değişken ki, bir misyon üstlenmek imkansız neredeyse. Bir bilen var mıdır yarının neler getireceğini?? Hangi umutlarla başlayacak gün ve hangi düş kırıklarıyla inecek akşam? Hayat dediğimiz şu derya var ya, hani hiç bitmeyecek sandığımız, hani kulaklarımızı tıkayıp, gözlerimizi kapadığımız, duymadığımız, görmediğimiz şu upuzun ve kısacık hayat, aslında bir soluktan ibaret, yani bir soluk kadar uzun ve bir o kadar da kısa. Ne garip bir çelişkidir bu böyle. Adı yok, rengi yok, ırkı yok, dini yok.Aslında adı “çığlık” bunun. Derin, acı ve sancılı bir çığlık. Hani duymaktan kaçındığımız, hani adımlarımızı umarsızca aşırıp bir başka boyuta, ardımıza dönüp bakamayacak kadar yüreğimizi titreten, her gün ve her an duyduğumuz yüzlerce çığlıktan sadece biri.. Gün bitmek üzere. Yarına görerek ve duyarak başlamak mümkün, yarın yeni bir çığlık duymadan.. NASIL MI?
1…Her gün evden çıktığınızda yada geri döndüğünüzde evinize, arşınladığınız yol boyu karşılaştığınız çocuklar var, kimsesiz, sahipsiz, iki büklüm çocuklar, hani şu sokak çocukları. Tutuverin birinin elinden, karnını doyurun yada giydirin veya banyosunu yaptırın o da olmuyorsa saçını kestirip yıkatın, hiçbirini yapamıyorsanız sevin, sıcak ve içten bir gülümseme bile yeter çoğu kez.
2…Otobüsle yolculuk yapıyorsanız ve oturacak bir yer bulabilmişseniz bu iyi bir şans ama mümkünse yanı başınızda ayakta yolculuk yapan yaşlı insanlara yada hamile bayanlara yer verin. Kendinizi ve yakınlarınızı sınayın. Bugün siz onlara, yarın bir başkası size.
3…Kim olduğunun önemi yok, aldığınız simidi alım gücü olmayan biriyle paylaşın, en azından deneyin.
4…Kırdığınız, üzdüğünüz ve canını acıttığınız insanları düşünün, ulaşma imkanınız varsa özür dileyip gönlünü alın. Özür insanın Erdemidir. Ertelemeyin, zaman yetmeyebilir.
5…Alışveriş yapacaksınız. Bir parçada satın alamayan arkadaşınıza, komşunuza veya varlığından haberdar olduğunuz bir yoksula alın.
6…Uzun zamandır ihmal ettiğiniz bir sevdiğinizin yada dostunuzun kapısını tıklayın. Hatırlandığını anımsatın ve hatırlayacak kadar değer verdiğinizi.
7…Boşluktaki insanlara yaklaşmaya çalışın, dinleyin, paylaşın. Anlatın, eleştirin ama incitmemeye özen gösterin. Bağlarını koparan insanları hayata bağlayan çok az şey vardır. Siz bu bağlardan biri olun.
8…Uyuşturucu, içki, kumar ve çarpık ilişkilerden uzak durun. Kendinize, ailenize, sevenlerinize ve çevrenize karşı sorumluluklarınızı hatırlayın ve sizi onlardan uzaklaştıracak illetlerden sakının. Her şey bir ilk’le başlar, denemeyin bile.
9…Evinizden dargın ayrılmayın. Eşiniz, çocuğunuz, anneniz, babanız, kardeşleriniz. Hayat onlarla güzel.
10…Aşk, yaşam ve ölüm arasındaki hassas köprüdür. Yaşayan bir ölü yaratmayın. Size tutkulu olan insana ani manevralarla sırtınızı dönmeyin ve tutkulu olduğunuz insanı size ani manevralarla sırtını dönecek kadar yıpratmayın.
11…Yürüyün, koşun, dans edin ama bedeninizi tembelliğe mahkum etmeyin. Fastfood türü yiyecekler tercih etmeyin, kırmızı et, yağlı ve tuzlu yemeklerden fazla tüketmeyin. Kalp vücudun aynasıdır. Ona iyi bakın. Kalp ameliyatlarının insan doğramaktan farkı yok. Hastalıklarınızı küçümsemeyin.
12…Abartısız ve doğal olun. Olduğunuz gibi, bu en güzel haliniz. Yargılamayın ve hor görmeyin. Üstünlük savaşlarınız ağır yenilgiler almanıza neden olabilir.
13…Konuşmanız gerektiğinde susmayın ve susmanız gerektiğinde konuşmayın. Dili terbiye etmek zordur ama imkansız değildir.
14…Dürüstlük altın bileziktir, kolunuza takın ve asla çıkarmayın.
15…En büyük yatırımınızı insan’a ve sevgi’ye yapın. Bu bazı zamanlar canınızı acıtacak olsa da unutmayın değer kaybetmeyen yatırımlarınız var. Evet hayat çok kısa ve bir o kadarda uzun. Ama gel gelelim ki, şerefle bitirilmesi gereken en asil görevdi hayat..


alıntı-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder