9 Mart 2009 Pazartesi

Sevgi Anlayışla Yaşar

Anlayış, başkalarının görüşünü kabul etmemiz gerektiği demek değildir. Sadece onu anlamaya çalışmaya hazır olduğumuz demektir. Herkesin, bizimkilere uymayan,kendileri için geçerli olan kendi deneyimleri olduğunu kabul etmedikçe, bunu yapamayız. Herkesin dünyayı bizim gibi görmesini bekleyemeyiz. Gerçek anlayış, ancak kendi dışımıza çıkabildiğimiz ve nesnelerin öteki insanlara nasıl göründüğünü anlamaya çalıştığımız zaman gelecektir. Pek çok kere ilk görüşte kolaylıkla umursanmayacak ve unutulacak insanlara rastlamışızdır. Ancak, onlar hakkında daha çok bilgi edinmek için zaman ayırdığımızda hemen hemen her zaman onların davranışlarını kabul edebilir buluruz. Bu da bize olumsuz önyargılarımızın çoğu zaman ne kadar yanlış olabileceğini öğretmiştir.Anlayış bir huy haline dönünce, artık o anın tutkusunun esiri değilizdir ve sevme yeteneğimiz sınırsıza ulaşacaktır. GÜÇLÜKLERİ SEVGİYLE YENMEK Karşılaştığımız güçlükler eylem gerektirir. Sevgi eylemi çözüm getirir. Sevgimizin gücü, sorunlarla ve düş kırıklıklarıyla nasıl başa çıktığımızda kendini gösterir. Yaşamımızda her şey güzelce akıp giderken hoş ve olumlu olmak kolaydır. Ama yaşamın akışı değişip de geçici olarak bizi güçsüz bırakırsa, o zaman gerçek gücümüz ortaya çıkar. Sevgi bize "Neden ben?" diyerek zaman kaybetmemeyi, onun yerine, "Şimdi ne yapmalı?" demeyi öğretir. Birinci soru gereksiz ve anlamsız bir çatışmaya götürür, ama ikincisi kendine acımanın ve anlamsız suçlamanın yükünü taşımayan bir eylemi akla getirir.Eğer sevgi varsa, güçlükler bozulan ilişkilerin nedeni değildir. Aslında bu durum bizim değişip ayakta kalmamızı sağlar.Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir sure sonra , genç adam , uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkum olduğunu açıklamış. Mahkumiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş.Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp tren kasabanın eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa, hiç bir şey yapmayacaklar, o da trende kalıp Batıya gidecek, belki de bir serseri olacakmış. Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkum koluna koymuş, “Şuraya bak” demiş. Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş. “Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş”. O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş.

"Affetmezseniz sevemezsiniz. Sevgisiz hayatta anlamsızdır.”

O halde gittiğiniz her yere sevgi götürün. İlk önce kendi yuvanıza, çocuklarınıza, eşinize, komşularınıza, tüm insanlara sevgi verin.. Hatta hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Yüceler yücesi Cenab-ı Allah’ın zerafetinin yaşanan bir örneği olun! Yüzünüzden, gözlerinizden, gülüşünüzden ve gönlünüzden sevgi eksik olmasın.

Kaynak:samanyolu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder